Tarih: 22.06.2025 18:43

Saadet Partisi Genel Başkanı Arıkan: "Nihai hedef Türkiye

Facebook Twitter Linked-in

Partisinin Selahaddin Eyyubi Cami ve Külliyesi Konferans Salonu'nda yapılan Diyarbakır 8. Olağan Kongresi’ne katılan Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan, gündemle ilgili değerlendirmelerde bulundu. 

Diyarbakır'ın sorunlarına değinen Arıkan, kentte işsizlik oranının yüzde 30’a ulaştığını belirterek, “Biz bu şehrin hak ettiği hizmeti alması, Diyarbakırlı kardeşimizin insanca yaşaması için mücadele ediyoruz.  Lafa gelince Diyarbakır göz bebeğimiz diyenler, Diyarbakırlı hemşehrimin gözündeki umutsuzluğu görmüyor.  Gençlerle konuşuyorum, işsizlikten dert yanıyorlar. İşsizlik oranı, Diyarbakır’da yüzde 30'un üzerine çıkmış durumda. Diyarbakır'ın yiğit evladı, bu cennet şehirde iş bulamıyor, evlenemiyor, yuva kuramıyor. Geleceği Diyarbakır'da değil, dışarıda arıyor.  Arkadaşlar üzülerek söylüyorum ki, bugün Diyarbakır'da uyuşturucu kullanımı ve sanal kumar çok yüksek bir oranda. Umudu tükenen gençler; teselliyi uyuşturucuda, umudu kumarda arıyor” diye konuştu.

‘Sürece dair hepimizde bazı kaygılar olmakla birlikte, beklenti ve umut daha yüksektir’

Yeni çözüm sürecine ilişkin partisinin görüşlerini dile getiren Mahmut Arıkan sürece destek verdiklerini belirterek, şöyle devam etti:

“1 Ekim’de Sayın Devlet Bahçeli’nin DEM milletvekillerinin ellerini sıkmasıyla görünür olan süreç, 12 Mayıs’ta örgütün kendisini feshetme kararıyla daha ileri bir noktaya taşındı. Sürece dair hepimizde bazı kaygılar olmakla birlikte, beklenti ve umut daha yüksektir. Şundan şüpheniz olmasın Saadet Partisi, akan kanı durduracak, şiddete son verecek, siyasetin alanını genişletecek, hak ve özgürlükler üzerindeki kısıtlamaların kalkmasına vesile olacak, dilin, kimliğin, kültürün, inancın ve düşüncenin kendisini ifade etmesine en uygun zemini hazırlayacak, barış, huzur ve kardeşlik iklimini tesis edecek, tüm bunları gücün keyfiliğine bırakmayıp hukuk ile şekillendirecek her samimi adımı, herkesten daha fazla desteklemektedir ve destekleyecektir.”

‘Terörsüz Türkiye müphemdir, ihtiyacımız olan yaşanabilir bir Türkiye’dir’

İktidarın sürece dair “Terörsüz Türkiye” tanımlamasının eksik bir kavram olduğuna vurgu yapan Arıkan, “İstenilen değil, istenilmeyene dair bir tanımlamadır. Siz, Ulu Cami’nin önünde bir tabureye oturduğunuzda, çay ocağından çaycı geldiğinde ne istemediğinizi değil, ne istediğinizi söylersiniz. 'Terörsüz Türkiye' müphemdir, ihtiyacımız olan 'Yaşanabilir bir Türkiye'dir.  Biz yaşanabilir bir Türkiye istiyoruz. Yaşanabilir bir Türkiye’de terör de yoktur, kayyım da. Yaşanabilir bir Türkiye’de, şiddet de yoktur, gözdağı vermeye yönelik gözaltılar da. Yaşanabilir bir Türkiye’de ne Diyarbakır anneleri ağlar ne de Cumartesi anneleri. Yaşanabilir bir Türkiye’de ne faili meçhuller olur ne de 'Diyarbakır 5 No’lu'da işkenceler. Yaşanabilir bir Türkiye’de, yüreklerimize ne yeni bir Madımak ne yeni bir Başbağlar’ın ne de yeni bir Roboski acısı düşer” ifadelerini kullandı.

‘İktidarın da çok samimi, çok cesur adım atması gerektiğini düşünüyoruz’

“Gelinen noktada örgütün silah bırakmasını ve kendini feshetmesini olumlu bir gelişme olarak görüyoruz” diyen Arıkan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ancak bölgemizde yaşanan gelişmelere baktığımızda bunu yeterli bulmuyoruz. İktidarın da çok samimi, çok cesur adım atması gerektiğini düşünüyoruz. Bu söylemlerimizin bir iktidar karşıtlığı olarak değil, bir yol gösterme olarak algılanmasını istiyoruz. Soykırımcı İsrail, Gazze’yi, Batı Şeria’yı, Lübnan’ı vururken, İşgalci İsrail ordusu, Suriye topraklarında piknik yaparken, terörist İsrail, İran’ı bir iç karışıklığa sürüklemeye çalışırken Türk, Kürt, Arap, Farisi ve bölgenin tüm halkları, hepimizin birbirimizi el üstünde tutması gerekiyor ama asıl görev ezilen, ötekileştirilen, yok sayılan kesimlere değil iktidara düşüyor.”

‘Siyasi gerekçelerle, hele hele belediyelere çökmek için yeni iç düşmanlar icat edilmemelidir’

Yeni sürece ilişkin iktidara samimi olması çağrısında bulunan Arıkan, “İktidar en başta, samimi olmalıdır.  Samimiyet kelimesini tekrar tekrar vurguluyorum. Biz, TBMM’deki bütün partilerle ve daha fazlasıyla, toplumun her kesimiyle temas halindeyiz. Kimse sürece engel olmanın derdinde değil, herkes çözüm için destek vermenin gayreti içerisinde. Böyle bir ortamda iktidar baskı ve tahakkümden vazgeçmelidir. Keyfilik, kayırmacılık ve çifte standarttan vazgeçilmelidir. Ülke şeffaf, denetlenebilir ve hesap verebilir bir şekilde yönetilmelidir. Siyasi gerekçelerle, hele hele belediyelere çökmek için yeni iç düşmanlar icat edilmemelidir. Siyasi partileri düşman olarak görmekten vazgeçilmelidir” dedi.

‘Parti kapatmalarla ve siyasi yasaklarla bir türlü normalleşemeyen bir cumhuriyetimiz oldu’

Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana normalleşme sürecinin yaşanmadığını söyleyen Arıkan, “20. yüzyılın ilk çeyreğinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti, 21. yüzyılın ilk çeyreğinde 100 yaşını aştı. 100 yılı aşan bu sürede sıkıyönetimlerle, olağanüstü hallerle, umum müfettişliklerle, darbelerle, muhtıralarla, kalkışmalarla, idamlarla, faili meçhullerle, kayyımlarla, KHK’larla, parti kapatmalarla ve siyasi yasaklarla bir türlü normalleşemeyen bir Cumhuriyetimiz oldu. Milyonlarca insanımız bir türlü normalleşmeyen bir ülke olmanın faturasını ödedi”  diye konuştu.

‘Şeyh Said’in, Said-i Nursi’nin ve Seyit Rıza’nın mezar yerleri açıklanmalıdır’

“Birinci yüzyılda yaşadığımız acı hadiselerle yüzleşmeli, o rövanşist yaklaşımı, ikinci yüzyıla taşımamalıyız” diyen Arıkan, şunları kaydetti:
“Bugün Türkiye’de Şeyh Said’in, Saidi Nursi’nin, Seyit Rıza’nın mezar yerleri halen bilinmiyor. Mezarlardan bile korkan bir yaklaşımla, yeni bir gelecek inşa edemeyiz. Buradan açık ve net bir çağrıda bulunuyorum; devlet, artık bu ayıba son vermelidir. Şeyh Said’in, Saidi Nursi’nin ve Seyit Rıza’nın mezar yerleri açıklanmalıdır. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında, bir yanda ülkemizde demokrasi, hukuk ve özgürlük için mücadele ederken, diğer yanda zulme, soykırıma, işgale ve ikiyüzlülüğe karşı da sesimizi yükseltmek zorundayız.”

‘Bakü-Ceyhan boru hattından İsrail’e petrol sevkiyatı devam ediyor’

Dış politikaya değinen Arıkan, Bakü-Ceyhan boru hattından İsrail’e petrol sevkiyatının devam etmesine tepki göstererek, şöyle konuştu:
“İsrail, Gazze’de tam bir soykırım uyguluyor. 624 gündür Türkiye’de sokaklarda, meydanlarda İsrail protesto ediliyor, lanetleniyor ve kınanıyor. İktidar da bu lanetlemeye ve kınamaya katılıyor ama sadece bunu yapıyor. İnsani yardım taşıyan Madleen gemisi İsrail tarafından engellenirken, çelik taşıyan Vela Gemisi, Mersin Liman'ından İsrail’e gidiyor. İsrail’e sevkiyat yapan gemiler limanlarımızı kullanmaya devam ediyor. Bakü-Ceyhan boru hattından İsrail’e petrol sevkiyatı devam ediyor. Varil başına '1 dolar 27 cent' hesabımız devam ediyor. 'Yapmıyoruz', 'yapıyorduk ama kısıtladık', 'kısıtlamıştık ama şimdi tamamen sıfırladık' dedikleri İsrail ile ticaret dolaylı yollardan devam ediyor. Kürecik'ten İsrail ile istihbarat paylaşımı devam ediyor. Bütün bunları dile getiren Filistin dostu gençlere yönelik engellemeler, gözaltılar, tutuklu ya da tutuksuz yargılamalar devam ediyor.”

‘Meselenin ne nükleer tesis ne barış ne demokrasi ne de İran olmadığını biliyoruz’

ABD’nin İran’ın nükleer tesislerine yönelik saldırısını kınayan Arıkan, “Meselenin ne nükleer tesis ne barış ne demokrasi ne de İran olmadığını biliyoruz. Amaç özgür iradeleri susturmak, masumların sesini kısmak, coğrafyamızı teslim almaktır. Biz bu kirli planları görüyoruz. Biz bu tezgahların farkındayız. Bu vesileye dost ve kardeş İran halkına başsağlığı ve sabır diliyor siyonist İsrail'i bir kez daha lanetliyor, hukuku ayaklar altına alan bu saldırılarını kınıyorum” şeklinde konuştu.

“Dün komplo teorisi denen hususun bugün bölgemizde nasıl bir hakikate dönüştüğünü yaşayarak görüyoruz”

Dünya için yeni bir dönem başladığını dile getiren Arıkan, İsrail’in İran’dan sonraki hedefinin Türkiye olduğunu söyleyerek, şöyle konuştu:

“Şunun farkındayız. İsrail hiç olmadığı kadar zayıf. Bu bağlamda Netanyahu’nun yaptığı 'Eğer İsrail düşerse sıra Amerika’ya gelir' açıklaması bir imdat çığlığıdır. ABD’nin savaşa dahil olması, İsrail için gerekli. Tüm bunlar ışığında şunu söyleyebiliriz; bu savaş İran ile İsrail arasında gibi gözükebilir. Ancak, aslında bu savaş İran ile küresel Siyonizm arasındadır. Biz Saadet Partisi olarak, adaletin, hakkın, mazlumun yanında; zulmün, işgalin, emperyalizmin karşısındayız. Bu bağlamda, İran halkının ortaya koyduğu direnişi son derece kıymetli buluyoruz. İşgalci bir rejime karşı onurlu bir direnişi görmezden gelemeyiz. Bu nedenle buradan, tüm dünya kamuoyuna çağrımızdır, kimse bu tabloya İran meselesi olarak bakmasın. Milli Görüş hareketi yıllardır Irak'ın, Suriye'nin, Lübnan’ın ve İran'ın hedefe konulacağını ve nihai hedefin de Türkiye olduğunu söylediğinde 'bunlar komplo teorisi' diyenler vardı. Fakat geldiğimiz noktada, dün komplo teorisi denen hususun bugün bölgemizde nasıl bir hakikate dönüştüğünü yaşayarak görüyoruz.” 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —