Antalya, sadece Akdeniz’in incisi değil; aynı zamanda Toroslar’dan esen özgürlük rüzgârlarının, oba obaya taşınan Türk hayat felsefesinin ve kültürünün taşıyıcısıdır.
Başbuğ' Mustafa Kemal Atatürk'ünde "Arkadaşlar! Gidip, Toros Dağları'na bakınız, eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa, şunu çok iyi biliniz ki bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla bizi yenemez." Veciz sözlerine nail olmuş coğrafyanın mayasında Yörüklük vardır.
İşte bu nedenle 4. Yörük Türkmen Festivali, yalnızca bir kültür etkinliği değil; geçmişle bugün arasında kurulmuş güçlü bir köprüdür.
Bu köprünün inşa sürecinde öne çıkan en önemli isimlerden biri ise Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek olmuştur.
Yıllardır hem halkla iç içe bir yönetim anlayışı sergileyen hem de Anadolu'nun köklü geleneklerine sahip çıkan Böcek, bu yılki festivalin organizasyonunda da öncü rol oynadı. Obalar kuruldu, atlar koştu, davullar çaldı, türküler söylendi. Antalya, birkaç günlüğüne de olsa yeniden bir Türkmen yaylasına dönüştü. Bu, sadece bir görsel şölen değil; aynı zamanda kimliğimizin yeniden hatırlatılmasıydı.
Muhittin Böcek’in bu festivale verdiği anlamlı destek, “Yörük çadırı sadece geçmişe değil, geleceğe de açılır” fikrini hayata geçirdi. Çünkü kültür, yalnızca yaşanmışlıklarla değil, yaşatılanlarla da var olur. Yörük-Türkmen geleneği, kıl çadırları, keçeden heybesiyle değil, aynı zamanda dirençli yaşam tarzı ve dayanışma kültürüyle de bu toprakların özüdür. Böcek’in bu kültüre sahip çıkması, aslında Antalya’nın özüne, ruhuna sahip çıkmasıdır.
Festival boyunca hem yurt içinden hem yurt dışından gelen dernekler, sanatçılar ve akademisyenler, kültürel bağlarımızı güçlendirdi.
Böcek’in açılış konuşmasında söylediği gibi:“Yörük kültürü bizim geçmişimiz değil; aynı zamanda gelecekte nasıl yaşayacağımıza dair ilham kaynağımızdır.”
Evet, bir şehir sadece yollarla, binalarla değil; değerlerle yükselir. Muhittin Böcek’in kültürel vizyonu da tam olarak bunu gösteriyor:
Antalya’yı sadece bir turizm markası değil, aynı zamanda bir medeniyet beşiği olarak konumlandırmak.
4. Yörük Türkmen Festivali, bu amaç doğrultusunda atılmış çok kıymetli bir adımdır. Bizler, bu kültürü sadece yaşatanlara değil; koca Yörük Muhittin Böcek gibi yaşatmaya çalışanlara borçluyuz.
Velhasıl kelam……………………
Ama ne oldu? Bazı “malum” gazeteler hemen klasik fitneyi devreye soktu:
“Şu kadar para harcandı, bu kadar bütçe gitti.”
İyi de, bir milletin hafızasına yapılan yatırımın değeri parayla mı ölçülür?
Şu soruyu samimiyetle kendimize sormalıyız:
Antalya’ya beş yıldızlı otel değil de, beş yüz yıllık kültür kazandıran bir festival varsa, buna değmez mi? Malum çevrelere rağmen Muhittin Böcek ve ekibi başarılı bir organizasyona imza attı
4. Yörük Türkmen Festivali kazasız belasız tamamlandı. Her şey çok mu mükemmel miydi? Tabiki de değildi. Ama her yıl üstüne koyarak mükemmelliğe giden yol yavaş yavaş aralanıyor.
Antalya’nın dağlarında yine duman tütüyor.
Ve o duman, bize diyor ki:
“Merak etmeyin, bu memleket hâlâ sahipsiz değil.