Şöyle ki;
Türkiye son haftalarda art arda gelen gıda zehirlenmeleriyle çalkalanıyor. İstanbul, Ankara, İzmir derken Antalya da bu kervana katıldı.
Peki bu tablo karşısında Antalya Tarım İl Müdürlüğü ne yapıyor?
Cevap net: Kocaman bir hiç.
Muratpaşa’nın merkezinde dolaşan herkes aynı manzarayla karşılaşıyor. Kapalı Yol’un arkası, Şarampol, Elmalı Mahallesi, Güllük, Soğuksu, Turgut Reis ve Milli Egemenlik Caddesi…
Bu bölgelerde son yıllarda mantar gibi türeyen işletmeler var. Kimisi “ev yemekleri” tabelası asmış, kimisi “simitçi” kılığında.
Ama ortak bir özellikleri var: Ruhsat yok, denetim yok, hijyen yok.
Dükkânın kapısını itiyorsunuz; içeride böcek geziyor, fare geziyor. Hamam böcekleri o kadar rahat ki adeta cirit atıyor; hatta halay çekiyor desek yeridir.
Bacası olmayan yerde et pişiriliyor. Balık yapılıyor, havalandırma yok. Yağ kokusu sokaklara yayılmış; sinek ayrı, leş gibi koku ayrı.
Turist de bu dükkândan yemek yiyor, mahalleli de.
Üstelik sorun sadece Muratpaşa ile sınırlı değil. Kepez’de de aynı, Konyaaltı’nda da tablo farklı değil.
Sonra bir sabah uyanıyoruz:
“Gıda zehirlenmesi… Birkaç kişi hastanelik oldu…”
Bu bir sürpriz değil. Bu, ‘geliyorum’ diye bağıran bir felaket.
Antalya milyonlarca turisti ağırlayan bir şehir. Turizmde sözüm ona dünyayla yarışıyoruz. Rakiplerimiz İspanya, Yunanistan, Hırvatistan…
Oradaki temizliğe, düzene bakıyorsunuz; bizde ise denetim mekanizması adeta komada.
Buradan Antalya Tarım İl Müdürlüğü’ne bir çift lafım var:
Devlet size yetki vermiş, sorumluluk yüklemiş. Maaşınızı oturduğunuz sandalye için değil, yaptığınız iş için alıyorsunuz.
O koltuktan kalkın. Sahaya çıkın.
Muratpaşa’nın merkezine bir inin. Ruhsatlar tamam mı? Hijyen şartları var mı? Bacası olmayan yerde neden duman çıkıyor?
Bir bakın hele…
Geçtiğimiz günlerde Aksu, Kepez gibi birkaç belediye güzel denetimler yaptı, hakkını teslim edelim. Ama yetmez.
O denetimler vitrin süsü olmamalı. Aynı sıkılık, aynı ciddiyet bu riskli işletmeler için de uygulanmalı.
Bir başka sorun daha var: Şehirde kedi ve köpek mamaları gelişigüzel yerlere bırakılıyor. Durak diplerine, yol kenarlarına, AVM çıkışlarına…
Sonuç? Sinek, koku, hastalık. Bu da doğrudan denetimsizliğin ürünü.
Evet, Antalya güzel bir şehir. Ama yönetilmeyen bir güzellik çabuk çirkinleşir.
Ben bu şehrin sokaklarında geziyorum. Her gün aynı manzaraları görüyorum. Ve açıkça söylüyorum: Antalya sahipsiz bırakılıyor.
Velhasıl kelam…
Antalya Tarım İl Müdürlüğü’ne bir kez daha sesleniyorum:
Bugün adım atın. Etkili ve caydırıcı denetimleri yapın ki yarın “Eyvah!” demeyelim.
Çünkü o “eyvah”, bir gün hepimize pahalıya patlar.
