Tarih tekerrür eder derler…
Ama bazı anlar vardır ki, sadece tekrar etmez; ruhumuzu yeniden doğurur, yüreğimize ateş salar. Ergenekon Destanı’nda Türkler, büyük yenilgi ve tutsaklık sonrası dağlık vadilere saklanmış, çoğalmış, güçlenmiş ve demir dağları eriterek özgürlüklerine kavuşmuştur. 29 Ekim 1923 ise, işte bu ruhun modern zamanlardaki yankısıdır; ikinci büyük Ergenekon çıkışıdır.
Başbuğ Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları, enkaz altındaki Osmanlı’nın çöküntüsü, açlık ve yoksulluğun gölgesinde bir mucize yarattı. Silahları yoktu, orduları yorgundu; ama azim ve inançla Kurtuluş Savaşı’nı kazandı, işgal altındaki vatanı özgürlüğüne kavuşturdu ve Cumhuriyet’i ilan ederek Türk milletine ışık tuttu.
Bugün 29 Ekim’de sadece bayram kutlamıyoruz; kendi Ergenekon’umuzu aşışımızı, özgürlük ve bağımsızlık mücadelemizi hatırlıyoruz. Geçmişten aldığımız güçle geleceğe güvenle bakıyor, Atatürk’ün “Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir” sözünü her nefeste içimize çekiyoruz. Cumhuriyet, milletimizin azim, birlik ve özgürlük ruhunun ebedi simgesidir.
Atalarımız, Ergenekon’dan çıkıp milletimizin yok oluşunu önledi; Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları ise, bu kez son ve kalıcı bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarak 29 Ekim’i Türk milletinin özgürlük ve diriliş meşalesi haline getirdi. Bugün bizler, o meşaleyi yakacak azim ve ruhla doluyuz.
Vehlasıl kelam………
Türkiye Cumhuriyeti, sadece bir devlet değil; azim, birlik ve özgürlük ruhunun ta kendisidir. Geçmişin kahramanlarını anıyor, geleceğe güvenle bakıyoruz.
Ne mutlu Türk’üm diyene!

