Geçtiğimiz günlerde Antalya’da 700’ün üzerinde müteahhidin ifadeye çağrıldığı haberleri gündeme düştü.
Koca manşetler atıldı, söylentiler kulaktan kulağa yayıldı. Fakat ortada garip bir eksiklik var: Somut bir liste yok, resmi bir açıklama yok.
Kim çağrıldı, kim çağrılacak? Bilen yok. Kamuoyu, puslu bir dedikodu denizinde kulaç atıyor.
İddialara göre bu çağrıların nedeni “hafriyat meselesiymiş.”
Dikkat edin: Hep “miş’li geçmiş zaman.” Ortada belge yok, netlik yok. Hele hele bu işin, cezaevinde tutuklu bulunan Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’le bağlantılı gösterilmesi başlı başına tartışmalı.
Bazı çevreler, Böcek’in oğlunun hataları üzerinden algı operasyonu yapıldığını, yargıyı etkilemek için “kirli bilgi” servis edildiğini düşünüyor. Ben de aynı kanaatteyim.
Ama şunu net olarak söylemek gerekir: Evet, hafriyat dosyası mutlaka açılmalı.
2017 yılında Antalyaspor Derneği’ne hafriyat hangi şartlarda ve kimlerin imzasıyla verilmiş, ortaya çıkmalı.
Hafriyattan ne kadar gelir elde edilmiş, kamuoyu aydınlatılmalı.
Tekrar altını çiziyorum: Bu dosya yalnızca 2020’den değil, 2017’den itibaren açılmalı. Çünkü mesele bir dönemi değil, kangren olmuş bir düzeni ilgilendiriyor. Antalya’nın yıllardır kanayan yarası olan “hafriyat ekonomisi” didik didik edilmeden gerçeğe ulaşmak mümkün değil.
Dosya açıldığında altından kimler çıkacak, kimler hangi imzaların arkasında duracak ya da duramayacak… Eğer suç varsa, kim olursa olsun, makamı ne olursa olsun, Yüce Türk Adaleti karşısında hesap vermelidir. Bugün hormonlu büyüyen şirketlerden, şişirilmiş ihale iştahıyla dolaşan müteahhitlere kadar herkesin yolu bu dosyadan geçebilir.
Antalya’yı, dolayısıyla Türkiye’yi soyup soğana çevirenlerin hesabı sorulmadıkça; miladı 2017 yılı olmasına rağmen, 2019’da göreve gelen mevcut Antalya Büyükşehir Belediyesi ve Muhittin Böcek üzerinden ortalığa saçılan bilgi kirliliği, “hormonlu haberler” ve algı operasyonları da eksik olmayacak.
İddiaları ortaya atmak kolaydır; zor olan maddi delil ortaya koymaktır.
Ama unutmayalım: Yargı, şeffaflık ve kamu vicdanı bir araya gelirse, gerçekler saklandıkları yerden mutlaka çıkar.
Bu kentin betonla, hafriyatla, rantla sınavı uzun yıllardır sürüyor.
O nedenle mesele sadece “kimin ifadeye çağrıldığı” değil; mesele, Antalya’nın kan emicileri kimlerdir?
Daha da önemlisi: Gerçek bir hesaplaşma olmadan, bu şehirde temiz siyaset, temiz ticaret ve temiz gelecekten bahsetmek hayaldir.
Velhasıl kelam…
Hafriyat dosyası gerçekten açılacak mı?
Açılırsa ucu siyasilere dokunacak mı?
Hangi yandaş müteahhitler hesaba çekilecek?
Yoksa yine algı kokan, hormonlu “mış’lı” haberlerle mi yetineceğiz?