Antalya’da siyasetle ticaret uzun zamandır bir denge oyunu.
Ama öyle basit bir denge değil bu…
Bir bakıyorsun yan yana gelmez denilen isimler, konu para olunca aynı karede.
Bir bakıyorsun omuz omuza yürüyenler, bir sabah farklı cephelerde.
İşte bu gelgitlerin adı: Siyasetin ve ticaretin kendi konsimatrisleri.
Ama o denge oyununda görünmeyen bir masa var; iş dünyasının “konsili”.
Yıllardır bu şehrin kaderini sandıktan çok o masa belirliyor.
Belediye başkan adayları açıklanmadan önce kulislerde hep aynı soru dolaşır:
“Hangi sermaye grubu kimi destekliyor?”
Partiler değişir, liderler gider gelir, isimler yıpranır…
Ama o masa hep orada durur.
Dimdik, sessiz, ama hep kazanan tarafta.
Son günlerdeki hafriyat operasyonu da bu görünmez masayı yeniden gündeme taşıdı.
Gözaltına alınanlar, kısa süre sonra serbest bırakılanlar…
Hepsi bir şekilde iktidara ya da ortağa yakın isimler.
Yani tablo değişmiyor.
Bu şehirde siyaset, sandıkta değil arka odalarda çiziliyor.
Garip olan şu:
Artık kim kimin hedefinde, kim kimin yanında kimse tam kestiremiyor.
Bir gün yan yana yürüyenler ertesi gün karşı karşıya geliyor.
Dünün dostu bugün düşman, dünkü rakip bugün kol kola.
Belli ki herkes aynı çerçevenin içinde ama farklı köşelerinde duruyor.
Açık konuşayım;
Ben olsam o itirafçı ya da iftiracıların yerinde olmak istemezdim.
Onların yerinde olsam, bırak Antalya’yı, Türkiye’yi bile terk ederdim.
Çünkü bu şehirde güç savaşına karışan, eninde sonunda o masanın altında kalıyor.
Antalya siyasetinde görünen oyuncular piyon misali.
Otelleri, arsaları, ihaleleri kontrol edenler, siyaseti de yönlendiriyor.
Sandıktan çıkan irade çoğu zaman sadece vitrin.
Tutuklamalar, istifalar, kulis savaşları…
Ama kim kazanırsa kazansın, o masa hep baş köşede oturuyor.
Peki bu “konsimatrisler” kim için çalışıyor?
Halkın menfaati için mi, yoksa kendi cüzdanı için mi?
Bugün “yanımda” diyen, yarın neden “karşı safta”?
İttifaklar bu kadar kolay bozuluyorsa, verilen sözlerin kıymeti ne?
Antalya siyaseti satranç tahtası gibi.
Her hamlenin arkasında bir hesap, bir çıkar, bir plan gizli.
Ama bu şehrin asıl ihtiyacı koltuk değil, çözüm.
Gençlerin umudu, esnafın ekmeği, halkın sesi lazım.
Konsimatrisler değişir, güç dengeleri kayar, aktörler yer değiştirir…
Ama Antalya’nın gündemi hep aynı kalır:
İmar, ekonomi ve umut.
Velhasıl kelam,
Eğer bu şehirde siyaset sadece iş dünyasının masasına göre değil, halkın gerçek derdine göre şekillenseydi…
Antalya bambaşka bir şehir olurdu.
Ama o masa hâlâ orada,
ve oyun devam ediyor.