Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Haziran Ayı Meclis Toplantısı, ATSO Meclis Başkanı İzzet Bayar'ın başkanlığında, Meclis Üyelerinin yoğun katılımıyla gerçekleşti. Toplantının açılışında bir konuşma yapan ATSO Başkanı Davut Çetin, ekonomideki gelişmelerin yanı sıra, kent ve ülke gündemine yönelik değerlendirmelerde bulundu.
Konuşmasının başında "Ramazan ayının Türkiye'ye ve İslam dünyasına huzur ve barış getirmesi" temennisinde bulunan Davut Çetin, Antalyaspor'un yeniden Süper Lig'e yükselmesinin sevincini yaşadıklarını söyledi. Çetin, "Antalyaspor'umuz tekrar süper lige geri döndü. Takım zor koşullarda önemli bir başarı elde etmiştir. Başarılarının devamını diliyorum. Destek olan, katkı koyan herkese, kardeşimiz Nafiz Bey'e teşekkür ediyorum" dedi.
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in vefatından duyduğu üzüntüyü dile getiren ATSO Başkanı Davut Çetin, "Sayın Demirel, 1964'de Adalet Partisi Genel Başkanlığına seçildikten sonra, yani yarım asır boyunca Türkiye siyasetinin en önemli isimlerinden birisi oldu. Dünyada da Türkiye'de de bu kadar uzun süre zirvede siyaset yapmak herkese nasip olmaz. İşte cenazesi de bütün siyaset adamlarını ve işadamlarını biraraya getirmiş ve demokrasiye son bir hizmet daha yapmıştır. Ispartalı olması dolayısıyla bizim de hemşehrimiz sayılırdı. Antalya'ya özel ilgisi vardı, Antalya olarak biz de kendisini severdik. Odamızın ödül törenini, sağlığı bozulana kadar, yıllarca şereflendirdi, Kendisine Allah'tan rahmet diliyorum" ifadesini kullandı.
Yeni hükümetin kurulmasını bekliyoruz
Türkiye'nin önemli bir seçim süreci yaşadığını vurgulayan Başkan Davut Çetin şunları kaydetti; "Türkiye önemli bir seçim süreci yaşadı ve hepimiz yeni hükümetin kurulmasını bekliyoruz. Geçen ay bu kürsüden şunları söylemiştim: 'Türkiye'nin ekonomik ve sosyal sorunlarının çözümü ciddi reformlar gerektirmektedir ve bu reformlar siyasi uzlaşma olmadan yapılamaz. Asgari diyalog ve uzlaşma sağlanmadıkça siyasi ve sosyal istikrarın sağlanamayacağını ve kapsamlı reformların yapılamayacağını herkesin görmesi gerekir.'
Bunları seçimden iki hafta önce söylemiştim, seçim yapıldı ve seçimden de uzlaşma mecburiyeti çıktı.
Çoğu kişi, halk uzlaşma mesajı verdi diye yorum yapıyor. Aslında seçim sonucu ne olursa olsun, uzlaşma Türkiye için yaşamsal bir zorunluluktur. İster uzlaşma deyin, ister mutabakat deyin, başka çare yoktur. Türkiye'nin ekonomik ve sosyal sorunları, uluslararası alanda, sınırlarımızdaki gelişmeler ulusal bir uzlaşmayı zorunlu kılmaktadır. Hepimiz görüyoruz ki, bütün İslam dünyası yangın yeri gibi. Suriye ve Irak'ta sınırlar yeniden çiziliyor. Batı'dan Doğu'ya milli birliği güçlendirip, demokrasiyi güçlendirip bu ateşin Türkiye'ye sıçramasını önlemek zorundayız. Bu durumda kimse kendi pozisyonunu düşünerek davranamaz. Çünkü ülkenin kaderi söz konusudur.
Bir hususu da vurgulamak istiyorum. Şimdi herkes siyasi liderlere uzlaşma çağrısı yapıyor. Ümit ediyorum ki, gerçekten herkes biraraya gelir ve bir ulusal uzlaşma çıkar. Ama maalesef bunun kolay olmadığı da açıktır. Çünkü siyasi ayrışma ve kutuplaşma çok derinleşmiştir. Bugün yalnızca siyasette değil, toplumda da ayrışma ortaya çıkmıştır. Siyasi liderler partilerinin tabanlarının baskısı nedeniyle katı tavır almak zorunda kalıyorlar. Çünkü Türkiye'de ortaklık kültürü, diyalog ve uzlaşma kültürü gelişmemiştir. Bir caddede veya sokakta üç komşu biraraya gelip, birşey yapamıyor.
Diğer taraftan, siyaset ve iktidar Türkiye'de hayati bir konu haline gelmiştir. Avrupa'da seçimlere katılım %50 oranında kalıyor, çünkü birçok kişi için hangi partinin iktidara geleceği önemli olmuyor. Türkiye'de ise siyaset demek, memur için mevki, işsiz için iş demek. İşadamı için de önemini hepimiz biliyoruz. İktidar hırsı, güç hırsı bulaşıcı hastalık gibi toplumun önemli bir kısmını sarmıştır. Son zamanlarda maalesef özel sektörde bile ayrışma örnekleri gördük. Helalleşme kültürü, hak ve sorumluluk duygusu kalmamıştır.
Dolayısıyla siyasi uzlaşma olması için önce bu yapının, bu kültürün de değişmesi gerekiyor. Herkesin, hepimizin kendimizi sorgulaması gerekiyor. Bu ortamda siyasilere uzlaşın demek aslında çok gerçekçi değildir. Yine de inşallah, bu defa her şey farklı gelişir, umarım ki, Ramazan ayının anlamına yakışır bir diyalog ortamı kurulur.
Türkiye ekonomisinin acil yapısal reformlara ihtiyacı var
Türkiye ekonomisinin acil yapısal reformlara ihtiyacı olduğunu ve güçlü koalisyonlarla reform sürecinin başlaması gerektiğini herkes biliyor. Geçtiğimiz haftalarda ilk çeyrek büyüme verileri açıklandı. Büyüme %2.3 olarak görünüyor, ama detaya baktığımızda durum biraz farklı. Üretim cephesine bakarsak en önemli sektörler olan imalatta büyüme 0.8, ticarette 1, inşaatta -3.5 olmuş.
İLK ÇEYREK SEKTÖREL YILLIK REEL BÜYÜME HIZLARI-%
İmalat sanayi |
İnşaat |
Ticaret |
Ulaştırma |
Konaklama-yeme içme |
Gayrimenkul |
Finans (hizmet-komisyon) |
Sağlık |
İdari hizmetler |
0.8 |
-3.5 |
1 |
1.1 |
4.8 |
4.1 |
6.7 |
4.5 |
6.2 |
Yüzde 2.3 büyümenin yarısına yakını finans sektöründen geliyor, yani bankaların hizmet gelirleri, komisyon gelirleri geçen yıldan bu yana büyümeden en fazla pay alan kalemler.
Büyümenin tüketim cephesine bakarsak tüketim artmış görünüyor. Özel tüketim %4.5 artmış, kamu tüketimi 2.5 artmış, ama yatırımlarda artış yok.
HARCAMALAR BAKIMINDAN REEL BÜYÜME-%
2014 Yıllık |
2015 I Ç |
|
Özel tüketim artışı (%) |
1,3 |
4,5 |
Devlet tüketimi artışı (%) |
4,6 |
2,5 |
Yatırım artışı (%) |
-1,3 |
0,0 |
İhracat artışı (%) |
6,8 |
-0,3 |
İthalat artışı (%) |
-0,2 |
4,1 |
GSYH Cari Fiyatlarla (Milyar TL |
1.749,8 |
443,2 |
GSYH Cari Fiyatlarla (Milyar USD) |
800 |
180,5 |
Büyüme Oranı (%) |
2,9 |
2,3 |
Ortalama USD Kuru |
2,19 |
2,47 |
Özel tüketim %4.5 artmış görünüyor, orada da detaya baktığımızda yine ilginç bir durum görüyoruz.
ÖZEL TÜKETİM HARCAMALARI YILLIK REEL DEĞİŞİM-%
Gıda |
Giyim |
Konuta dönük |
Mobilya-ev aletleri |
Ulaştırma |
Sağlık |
Eğlence-kültür |
Eğitim |
Otel-lokanta |
-1 |
-4.8 |
4.4 |
2 |
16.9 |
15 |
-8 |
8.1 |
4.7 |
Gıda harcaması reel olarak düşmüş, yani nüfus artışına rağmen millet boğazından kısmış. Giyimden kısmış. Ama bir kesim otomobil almış. Gerçekten otomobil satışlarında 5 ayda %46 artış var ve bu hem büyümeye katkı yapıyor hem de devletin vergi gelirini kurtarıyor. Tabii, 5 ayda satılan otomobil 260 bin adet. Bunun da yarısına yakını kiralama firmaları ve diğer şirketler tarafından alınıyor. Lüks marka satışlarında önemli artışlar var. Bu bile büyüme ve vergi gelirini artırıyor.
Dolayısıyla büyüme göründüğünden daha zayıf. Böyle giderse kişi başına milli gelir 10 bin doların altına inecek.
Diğer taraftan bakıyoruz; işsizlik çift hanede, sanayide ve inşaatta istihdam kaybı var.
Cari açık azaldı, ama halen 44 milyar dolar. Petrol fiyatına ve büyüme hızının düşmesine rağmen ihracatta düşüş nedeniyle ancak 44 milyar dolara indi. Asıl problem ise cari açığın finansmanında yaşanıyor. Yabancı sermaye yatırımları azalıyor. Özel sektörün bir yılda 140 milyar dolara yakın döviz borcu ödemesi var, bunun 90 milyarı bankaların, 50 milyarı reel sektörün. Yabancı sermaye ve döviz girişi Türkiye için yaşamsal önem taşıyor. Ayrıca, Eylül ayından sonra ABD'den faiz artırımı rüzgarı da gelecek, buna da hazır olmak gerekiyor.
Türkiye ekonomisinin iki tane güçlü yönü var, birisi bütçe dengesi, diğeri bankaların sağlam olması. Mayıs ayında kamu harcamaları çok artmış, yine de bütçe dengesi henüz iyi görünüyor. Ama bunlar da bir yere kadar emniyet sübabı işlevi görür. Genel tablo bozulursa bunlar da bozulur.
Reformlar yapılsın
Oysa Türkiye ekonomisinin müthiş bir büyüme potansiyeli var. Yeter ki, hukuk, eğitim, kamu reformları ve ekonomik reformlar yapılsın.
Bakın, otomobil sayısı 10 milyonu yeni aştı. Türkiye'de 20 ile 75 yaş arası nüfus 50 milyon. Yani Avrupa standartlarına çıkarsak en az 20, 25 milyon otomobil sayısına çıkılacak.
İşte komitemiz diyor ki, Avrupa'da gözlük kullanım oranı %70, Türkiye'de %20. Hangi alanı alırsanız alın, ister giyim, ister gıda, Türkiye'de tüketim de üretim de çok artacaktır, artmak zorundadır. Önemli olan iç tasarrufa dayalı, yatırıma, üretime, yenilik ve teknolojiye dayalı bir büyümeye geçmektir. ISO, 2014'ün en büyük 500 sanayi firmasını açıkladı. 500 büyük firmaya bakıyoruz, yüksek teknoloji üretimi %3. 500 büyük firmanın ar-ge harcaması geçen yıl 3 milyar lira. Devletin ar-ge harcaması 5 milyarın biraz üzerinde. Samsung'un geçen yıl tek başına ar-ge harcaması ise 14 milyar dolara yakın. Yani Türkiye'ye haydi 10 milyar TL diyelim, 4 milyar dolar etmiyor. Samsung, Türkiye'nin 3.5 katı.
Sonuç olarak yapılacak çok iş var, çok hızlı olmamız gerekiyor ve bu tabloda ekonomiyi ikinci plana atma, zaman kaybetme lüksümüz yok. İnşallah liderler ve siyasi partiler ekonomideki durumu göz ardı etmezler ve gerçekçi bir yaklaşım sergilerler.
Antalya ekonomisi
Antalya için ekonomideki durum daha büyük bir önem arzediyor. 2015 bizim en hassas yıllarımızdan birisi oldu.
Turizmde geçen hafta itibariyla %10 kayıpla devam ediyoruz. Haziran sonu itibariyle 450 bine yakın bir turist kaybı söz konusu. Rusya pazarında Mayıs ayı kaybı %29, 5 aylık kayıp %32. Almanya'daki artış Mayıs'ta %25'e çıktı. Bu yıl Alman pazarında Yunanistan ve Tunus kaybetti, Mısır, Türkiye ve İspanya kazandı. Onun dışında Finlandiya hariç diğer Avrupa ülkelerinde de sorun olduğunu görüyoruz. 2006 yılından bu yana ilk kez turist sayısında bu kadar yüksek bir düşüşle karşılaşıyoruz. Bu nedenle hem turizm sektörü hem de Antalya ekonomisi için olumsuz bir etki sözkonusu.
Turizmdeki durum yatırımlara da yansımış durumda, yatırım teşvik belgeleri geçen yıla göre yarıya düştü. Üye kayıtlarımızda %5.8 düşüş görüyoruz. Konut satışlarında son durumda artış %30'a çıktı, Antalya'da konut fiyatlarında yıllık ortalama artış ve kira artışları %15 civarında, ama yeni inşaat yatırımları da hız kesti.
Antalya tablosunda bizi mutlu eden bir gelişme üç sanayi firmamızın en büyük 500 listesinde daha üst sıralara sıçrama yapmaları oldu. Bu vesile başarıları ile bizleri gururlandıran AGT, Adopen ve Yörükoğlu firmalarımızı tebrik ediyorum. Firmalarımızın güçlenmesi, Antalya'nın güçlenmesi demektir. Üç firmamızı da kutluyor, başarılarının devamını diliyoruz.
Antalya'da yine memnuniyet veren bir gelişme, 7 Haziran seçiminde Antalya'nın yatırım ihtiyaçlarının ve sektörel sorunlarının her zamankinden daha iyi tartışılmış olmasıdır. Bu tartışmaya biz de seçim bildirgemizle katkıda bulunduk. Şimdi artık bütün milletvekillerimizin bu konularda el birliğiyle çalışmalarını bekliyoruz. Antalya olarak bazı konularda yasal değişiklik veya yeni yasa hazırlanması konusunda öncülük etmeliyiz.
Örneğin tarımda üretici destekleri, üretici birliklerinin değişmesi konusunda yasal değişiklik gereklidir. Turizmde hem son dönemde getirilen desteklerin sürdürülmesi ve revize edilmesi önemli bir konu.
Kırsal turizm
Bir başka önemli konu da kırsal turizmdir. Kırsal turizm projesi ile bütün köylerimizi turizm potansiyeli açısından taradık. Bu çalışmada ulaşım, turizm zenginliği, nüfus, konuya yaklaşım gibi birçok konuya bakıldı. Adeta Antalya'nın turistik köylerinin envanteri çıkarıldı. Bu kitaplar sizlere de dağıtıldı. Eksikler olabilir, ama önemli değil. Önemli olan birkaç köyde pilot projelerin başlaması ve örnek olmasıdır, sonra arkası gelecektir.
Burada önemli bir nokta kırsal turizm yasasının çıkarılmasıdır. Bu konuda da Antalya öncülük etmelidir ve milletvekillerimiz birlikte bu çalışmayı yapmalıyız.
Birlik ve beraberlikle bu çalışmalar başarılı olacaktır. Oda olarak bu birlikteliğe katkıda bulunacağız.
Kent merkezinde estetiğe dikkat edilmelidir
Turizm sezonuna girdik, ancak bazı sorunlar artık kronik hastalık gibi devam ediyor. Cumhuriyet Meydanı'nda yerel ürünler adı altında pazar kurulması konusunda çok fazla şikayet aldık. Kalekapısı'nda ticaret yapan arkadaşlarımız konuşup, açıklasınlar. Bu tür izinler için ciddi kriterler getirilmelidir, kent merkezinde estetiğe dikkat edilmelidir. Cumhuriyet meydanı ciğer kebabı satılacak bir yer değildir.
Aslında geleneksel pazar kültürünü yaşatacak, gerçekten başta Antalya ürünleri olmak üzere, özgün ürünlerin satıldığı sabit pazarlar olmalıdır. Örneğin eski Sobacılar çarşısında kurulabilir, hatta bütün ilçe veya mahallelerde Avrupa'da görüp hayran olduğumuz türden geleneksel çarşılar olabilir. Ancak, her durumda artık işporta ticareti kültüründen vazgeçmeliyiz.
Kaleiçi'nde tek sorun ses kirliliği değil
Kaleiçi'nde eğlence yerlerine dönük denetimler bir başka konu. Bir grup esnaf arkadaş bir araya gelerek kendi içlerinde kriterler koyarak, disiplin sağlamaya karar verdiler.
Kaleiçi esnafının bir şikayeti ruhsatsız işyerleri denetlenmezken ruhsatlılara ceza verilmesi.
Kaleiçi'nde tek sorun ses kirliliği değil. Halen yıkılamamış beton yapılar ve görüntü kirliliği gibi birçok sorun bulunuyor. Bunların bir eylem planı çerçevesinde toptan düzeltilmesi gerekir. Böyle yapılırsa kurallara kimse itiraz edemez. Tabi ki ses kirliliğinin de önlenmesi gerekir.
Artık teknik imkanlar gelişti ve sesin dışarıya yansıması önlenebiliyor. Antalya'da eğlence mutlaka olacak, ama kurallara da herkes uymalı. Eğer kurallarda hata varsa, gerçekten yanlış kural veya uygulama varsa değişiklik istenmeli, aksi halde kurallara uyulmalı. Çünkü kuralsız bir kent olursak, kenti tümden kaybederiz.
Bir başka sorun yol kenarlarında hayvan pazarları kurulması. Geçen yıl da çok konuşuldu, ama fazla değişen bir şey yok. G20 Zirvesine ev sahipliği yapacağız. Bu yollardan Avrupa liderleri geçecek. Bunun için de acil önlem alınmalı ve Antalya bu görüntüden kurtulmalıdır.
Odamız faaliyetleriyle ilgili birkaç önemli konuda bilgi vermek istiyorum. Vakıf senedimiz hem Vakıflar Genel Müdürlüğü hem de Bakanlık tarafından onaylandı. Önümüzdeki ay mütevelli heyet toplantısı yapacağız. Meclisimiz doğrudan bu çalışmanın içinde olacak. Eğitim ve Kültür Merkezi binamıza yabancı ziyaretçilere de hitap edecek bir isim arıyoruz. Bunun için sizlerden, üyelerimizden, basınımızdan ve bütün Antalya'dan öneri bekliyoruz.
Cadde üzerindeki bütün binaları sanatsal, estetik biçimde boyayalım
Binanın kendisi şimdiden kent merkezine katkı yaptı, bundan sonra etkinliklerle de önemli katkı yapacağına inanıyorum. Ancak, Oda olarak Antalya ticaretini canlandırmaya dönük başka faaliyetler de yapmamız gerekiyor. Bildiğiniz gibi kent estetiği her toplantıda konuştuğumuz bir konu, bundan sonra da konuşmaya devam edeceğim.
Binamız güzel oldu, ama bu kez de caddenin çirkinlikleri daha fazla ortaya çıktı. Şimdi buradan hem belediyelerimize hem de bina ve işyeri sahiplerine bir çağrı yapıyorum. Gelin o cadde üzerindeki bütün binaları sanatsal, estetik biçimde boyayalım. Biz Oda olarak bu projeye katkı yapmaya hazırız. Bütün binalar ve cepheler bizim binamızla uyumlu olacak şekilde boyanırsa cadde daha büyük cazibe kazanır ve değerlenir. Kent merkezinin canlanmasına da katkı olur.
Alışveriş Festivali
Bunun dışında daha önce de konuştuğumuz, ama bir şey yapamadığımız 'Alışveriş Festivali' konusu var.
İstanbul Alışveriş Festivali'ni başarıyla geleneksel hale getirdi. Öyle ki, Hindistan'dan bile turist çekiyor. Antalya'da hem Antalyalılara hem de turistlere hitap edecek bir etkinlik gerekiyor. Bunun için hediye çekilişli alışveriş kampanyası ile esnafımıza destek olabiliriz. Bu konuda başta ticaret sektörü olmak üzere meclisimizden de destek istiyorum.
Bir başka konu ATSO üyelerine hem kendi aralarında ticarette hem de başka alışveriş ve harcamalarında indirim sağlayacak kart çıkarılmasıdır. Bu konuda çalışma uzun süredir yapıldı, bunu artık uygulamaya geçirmek istiyoruz. Bu konuda da komite ve komisyonlarımızdan katkı bekliyoruz.
Markalaşma
Son olarak komitelerimizin bir başka konuyu da ele almalarını rica ediyorum. Antalya ticaretinde en zayıf kaldığımız noktalardan birisi markalaşmadır. Oysa bu çağda marka olmadan ilerlemek, iş geliştirmek mümkün değildir. Antalya'nın her alanda daha fazla marka çıkarması, bu markaların hem kendi halkımıza hem de turistlere tanıtılması gerekir.
İşte bunun için her komitemiz mümkün olan alanlarda marka ödülü vererek bu konuda katkı yapabilir. Sektörde markalaşmış veya bu yolda ciddi mesafe olmuş, sektöre katkı yapan firmalarımızı, üyelerimizi ödüllendirelim. Her sektörde 1,2 veya 3 markaya her yıl ödül verelim, örnek gösterelim. Geçmişte akaryakıt istasyonları için başarıyla yapıldı, birçok sektörde yapılabilir. Bir sektörde başarılı bir firma aslında bütün sektöre katkıda bulunmaktadır. Bu nedenle lütfen bu konuyu açık fikirli bir şekilde düşünün, değerlendirin ve bu tür projeler geliştirin.
Son olarak bir konuda daha bilgi vereyim. Yönetim Kurulu olarak bu Ramazan'da iftar yemeği yapmak yerine, bin ihtiyaç sahibi aileye ayni yardım yapmaya karar verdik. Çünkü artık her kurum iftar yemekleri yapıyor ve bazen de israf oluyor. Biz her zaman biraraya gelir iftar yaparız. Ama böyle bir yardımın da Ramazan Ayı'nın ruhuna daha uygun olacağına inanıyoruz."